TEMA Vakfı, 5 Haziran Dünya Etraf Günü’nde, bugünün ve gelecek jenerasyonların ömrünün direkt bağlı olduğu doğal varlıklar üzerindeki baskı ve tahribatlara dikkat çekti.
TEMA Vakfı, 5 Haziran Dünya Etraf Günü’nde, bugünün ve gelecek jenerasyonların hayatının direkt bağlı olduğu doğal varlıklar üzerindeki baskı ve tahribatlara dikkat çekti.
TEMA Vakfı Lideri Deniz Ataç yaptığı yazılı açıklamada, insanların neden olduğu iklim krizi, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirliliğin, gelecekte hayatı ve refahı olumsuz etkileyecek en büyük sorunlar ortasında yer aldığını belirtti.
Doğayı muhafazanın, gezegeni ve kendi ömrümüzü korumak manasına geldiğini söz eden TEMA Vakfı İdare Konseyi Lideri Deniz Ataç, şunları söyledi:
* “Evrende içinde ömür olduğu bilinen tek gezegen dünyamızdır. İnsanların, doğal varlıklar üzerindeki tesirlerini dikkate almayan, daima büyüme odaklı bir ekonomik anlayışla hayat kaynaklarını süratle tükettiği ise artık yadsınamaz bir gerçektir.
* Bugünkü tüketim anlayışı ve ekonomik talepleri karşılamak için 1.8 dünya gerekmektedir. Ne yazık ki, bilhassa 1970’li yılların başından itibaren bugünün ve gelecek nesillerin hayatını, refahını etkileyen bu gidişin durdurulması gerektiği vurgulanmaktadır.
* Bu tarafta milletlerarası teşebbüsler de olmasına karşın, bu adımların, beklenen maksatlara ulaşılması konusunda kâfi olmadığı görülmektedir. Her yıl 10 milyon hektar orman alanı tahrip edilmekte, 12 milyon tarım toprağı çölleşmektedir.
* Yıllık karbon salımının fakat %60’ı tabiat tarafından depolanabilmekte, %40’ı atmosferde birikmeye devam etmekte ve dünya giderek ısınmaktadır. İklim değişikliği, biyolojik çeşitlilik kaybı, kirlilik kaynaklı sıkıntılar bugünün ve gelecek kuşakların hayatını ve refahını olumsuz tarafta etkileyeceği üzere, yakın gelecekte ekonomiyi de zora sokacak en büyük sorunlar ortasında yer almaktadır.
* Bu durum, ülkelerin sürdürülebilir kalkınma konusunda verdiği taahhütleri yerine getirme konusunda başarısız olduklarını göstermektedir. Hakikaten 2050 yılında 1.5°C’de tutulması hedeflenen global ısınmanın, 2040 yılında 1.5°C’yi aşacağı varsayım edilmektedir. Bir milyon cinsin kuşağı tehlike altındadır. Bu son 10 yıl, atılacak adımlar için kritik bir 10 yıl olarak bedellendirilmektedir.”
“KAMU FAYDASI KAVRAMI YİNE TANIMLANMALI”
Tabiatın yükünün her geçen gün arttığını belirterek, bu yükün azaltılması için tek bir bireyden tüm insanlara, siyasetçilere ve yöneticilere misyonlar düştüğünün altını çizen Ataç; “Artık tüm hükümetler kalkınmalarını büyüme odaklı halden çıkarmalı, çevresel pahaları temel alan göstergeleri kullanmalıdır. Bu manada, maddelerimizde birçok vakit geçen kamu faydası kavramının; ekosistem hizmetlerini dikkate alan, iklim krizi ve biyolojik çeşitlilik kaybının besin üretiminden tabiat felaketlerine kadar yaratacağı riskleri dikkate alan bir anlayışla tekrar tanımlanması gerekmektedir. Bu birebir vakitte tabiat ile dost olmanın ve tabiata dost uygulamaların hayata geçirilmesinin de kıymetli bir aracı olacaktır. Tabiat ile dost olmak; iklimi korumak, tüm canlıların hayat hakkına hürmet göstermek, hayat alanlarını korumak, tabiat tahribatlarını önlemek, kirliliği ve tabiata olan yükü azaltmak, tabiatta açılan yaraları uygunlaştırmak üzere onarım çalışmaları yapmaktır” diyerek, bugün artık dünyanın, tabiat ile dost olmaktan öbür devası olmadığını hatırlattı.